Ehli Sunnet Akidesi
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

HİCRET HİCRET 1

Aşağa gitmek

HİCRET HİCRET 1 Empty HİCRET HİCRET 1

Mesaj  ebu_hureyre Perş. Ocak 01, 2009 1:06 am

Bir yerden başka bir yere göç etmek.



Hz. Peygamber (s.a.s) ve ashabının İslâm
devletini kurmak üzere Mekke'den Medine'ye göç etmeleri.



Rasûlullah Mekke'de tebliğ görevini
sürdürürken Kureyşliler de inkârlarında diretiyorlardı. Peygamberimiz tebliğ
görevini Mekke'nin dışına taşırmak istiyordu. Bu nedenle Taif'e gitti. Tâifliler
de Kureyşliler gibi inkârcılıkta direnmişler ve Peygamberimizi taşa tutmuşlardı.
Peygamberimiz onların bu cahilce hareketleri karşısında yılmamıştır. Özellikle
hacc mevsiminde Mekke dışından gelen insanlarla görüşüyor onlara İslâm'ı
anlatıyordu. Peygamberimiz bir gün Akâbe mevkiinde Medineli altı kişi ile
karşılaştı. Onlara Kur'ân okudu ve İslâm'a davet etti. Medineliler
Peygamberimizle konuştuktan sonra durumu kendi aralarında değerlendirdiler.



"Yahûdilerin geleceğini bildikleri ve
kendisiyle bizi korkuttukları peygamber bu olmasın" dediler. Yahûdilerden önce
müslüman olmanın gereğine inanıp müslüman oldular.



Medine'de bulunan Yahudiler bir
Peygamber'in geleceğini biliyorlardı. Medinelilerle aralan açılan Yahudiler
onlara "Bir Peygamber gönderilmek üzeredir. O Peygamber gelince biz ona tabi
olacağız, İrem ve Âd kavimleri gibi sizin kökünüzü. kazıyacağız" diyorlardı.



Akabe'de Müslüman olan Medineliler
memleketlerine gittiklerinde bu durumu yakınlarına aktardıktan bir yıl sonra,
daha önceki Müslümanlarla birlikte on iki kişilik bir topluluk Hacc için
Mekke'ye geldi. Bunlar Peygamberimizle görüştü ve "hırsızlık yapmamak, zina
etmemek, çocukları öldürmemek, iftira etmemek, Allah ve Rasûlüne muhalefette
bulunmamak hususunda" peygamberimize söz verip bey'at ettiler.



Peygamberliğin onüçüncü yılında Medineli
müslümanlardan yetmiş iki kişilik bir grup hacc için Mekke'ye geldiler.
Peygamberimizle Akabe mevkiinde görüşmek üzere toplandılar.



Hz. Peygamber (s.a.s), amcası Abbas'la
birlikte Akabe'ye geldi. Abbas henüz müslüman olmamıştı. Ebu Talib'in vefatından
sonra peygamberimizle daha çok ilgilenmeye başlamıştı. Bu ilgi kabile bağından
ileriye gitmiyordu. Toplantıda ilk konuşmayı Abbâs yaptı; "Ey Hazrec topluluğu,
bu benim kardeşimin oğludur. Benim yanımda insanların en sevgilisidir. Siz onu
tasdik ediyor onun getirdiklerine inanıyor ve kendisini alıp götürmek
istiyorsanız, sizden bu hususta beni tatmin edici bir söz almak isterim. Siz ona
vereceğiniz sözü yerine getirebilecek ve kendisini muhaliflerinden koruyabilecek
misiniz? Bunu gereği gibi yaparsanız ne iyi; yok eğer Mekke'den çıktıktan sonra
kendisini yardımsız bırakacak rüsvay edecekseniz şimdiden bu işten vazgeçiniz,
onu bırakımı. Yine kavmi arasında ve yurdunda izzet ve şerefiyle korunmuş olarak
yaşasın."



Hz. Abbas'tan sonra Hz. Peygamber (s.a.s)
konuştu. Bundan sonra Medineli müslümanlar düşüncelerini şöylece açıkladılar:
"Allah'tan getirdiklerine bilerek ve inanarak sana bey'at ediyoruz. Biz,
Rabbımıza bey'at ediyoruz Allah'ın kudret eli ellerimizin üzerindedir.
Kendimizi, oğullarımızı, kadınlarımızı esirgeyip koruduğumuz şeylerden seni de,
esirgeyip koruyacağız. Eğer bu ahdimizi bozarsak, Allah'ın ahdini bozan,
yaramaz, bedbaht insanlar olalım. Ya Rasûlallah! Biz ahdimizde sadıkız".



Peygamberimiz iki şart ileri sürdü, "Rabbim
için şartım: O'na hiç bir şeyi ortak koşmamanız yalnız O'na ibadet etmeniz,
kendinizi, çocuklarınızı, kadınlarınızı esirgeyip koruduğunuz şeylerden, beni de
esirgeyip korumanızdır" buyurdu. Medineliler: "Böyle yaptığımız zaman bizim için
ne var" dediler. Allah Rasûlü de: "Cennet var" buyurdular. Medineliler "bu kârlı
alış veriştir" deyip Allah Rasûlüne bey'at ettiler.



Mekke müşrikleri Akabe bey'atlarıyla ilgili
haberi alınca Allah Rasûlünü Mekke dışına çıkarmamak için önlemler almaya
başladılar. Bir müddet sonra peygamberimiz müslümanların Medine'ye hicret
etmelerine izin verdi. İlk olarak Cahşoğulları hicret ettiler. Bunlardan sonra
Hz. Ömer hicret için önce silahını kuşandı, Kâbe'yi tavaf etti. Çevrede bulunan
müşriklere de hicret etmekte olduğunu bildirdi. "Anasını ağlatmak karısını dul
bırakmak isteyen varsa beni izlesin" diyerek büyük bir grup sahabe ile birlikte
hicret etti."



Hz. Ömer'den sonra Hz. Hamza ve diğer
müslümanlar hicret ettiler.



Hz. Ebû Bekir de hicret etmek istiyordu
ancak, Peygamberimiz ona "acele etme, belki Allah sana bir arkadaş bulur"
diyerek beklemesini söyledi. Bunun üzerine Hz. Ebu Bekir iki deve satın alıp,
hicret edeceği günü beklemeye başladı.



Kureyşliler müslümanların Medine'de
tutunduklarını görünce telaşa düştüler. Peygamberimizin hicretine engel
olabilmek için Darü'n-Nedve adı verilen meclis binasında toplandılar. Çeşitli
fikirler ve düşünceler ileri sürerek sonuçta Ebû Cehil'in düşüncesinde karar
kıldılar.



Ebu Cehil, her kabileden bir delikanlının
seçilmesini, bunların hep birlikte Peygamberimizi öldürmelerini teklif etti.
Böylece Abdi Menâçoğullarının bütün kabilelerle çarpışamayacağını, kan
davasından vazgeçeceklerini bildirdi.



Onlar bu tip hileler düşünürlerken
Peygamberimiz Hz. Ebû Bekir'in evine vardı. Allah'ın kendilerine hicret iznini
verdiğini bildirerek yol hazırlıklarına başlanıldı. Mekkelilere ait bazı
emanetlerin sahiplerine teslim edilmesi ve müşrikleri yanıltmak amacıyla Hz.
Ali'ye Peygamberimizin evinde kalması emredildi.



Gecenin geç vaktinde müşrikler
Peygamberimizin evini kuşattılar. Allah Rasûlü Kur'ân okuyarak Allah'a sığınmış
böylece müşriklerin arasından görünmeden geçmiştir. Bir müddet sonra müşrikler
Peygamberimizin yatağında yatanın Hz. Ali olduğunu görünce hayrete düşmüş ve
tuzaklarının boşa gittiğini anlamışlardır.



Rasûlullah (s.a.s) Hz. Ebu Bekir'le
birlikte Sevr Dağı'na doğru yol alıp Hıra mağarasına gizlendiler. Bu dağ Medine
tarafında değil, Cidde tarafında Mekke'nin kuzey batısında yer alıyordu.
Müşrikleri şaşırtmak için de böyle bir yola başvurulmuştu.



Müşrikler hz. Ali'yi ve Hz. Ebû Bekir'in
kızı Esma'yı sıkıştırmış fakat bir şey öğrenememişlerdir. İz sürenleri yanlarına
aldılar; dağ, tepe demeden her tarafı aradılar. Bir ara mağaranın ağzına kadar
geldiler, mağaranın önüne bir güvercinin hemen Rasûlullah'ın oraya girmesinden
sonra yuva yaptığını, örümceğin ağ örttüğünü görünce Allah Rasülünün mağarada
gizlenmesinin mümkün olabileceğini düşünemediler. Elleri boş olarak geri
döndüler.



Hz. Peygamber (s.a.s) ile Hz. Ebu Bekir bu
mağarada üç gün kaldılar. Hz. Ebu Bekir'in oğlu Abdullah ve kızı Esma onlara
yemek taşıdılar. Hz. Ebu Bekir'in çobanı da koyunlarını Abdullah'ın geçtiği
yerlere sürerek izlerini silmeye çalıştı. Yol Kılavuzu Uraykıt Peygamberimiz ve
Hz. Ebubekir'in bineceği develeri getirdi. Peygamberimiz devenin ücretini Ebu
Bekir'e ödeyerek yola koyuldular. Yolculukta geceleri yol alıyor, gündüzleri
gizleniyorlardı.



Kureyşliler, Peygamberimizi bütün
uğraşlarına rağmen bulamayınca şaşkına döndüler. Onu bulana yüz deve
vereceklerini vadettiler. Bu ödül herkesi heyecanlandırdı. Yüz deveye sahip
olabilme ümidiyle her tarafı aramaya başladılar. Her yöne haberciler gönderildi.
Bu habercilerden birisi de Süraka'nın yurduna gelmişti. Onlar da Allah Rasûlünü
bulabilmek ve yüz deveye sahip olabilmek için fırsat kolluyorlardı. Bir gün
adamın birisi üç kişilik bir yolcu kabilesinin gitmekte olduğunu gördü. Bunu bir
toplulukta anlattı. Süraka uyanık bir kimse idi. Adamı yanıltmak ve sözü kesmek
için onlar falancalardır dedi. Adam da kesin bir şey bilmediğinden susmak
zorunda kaldı. Bunun üzerine Süraka evine geldi. Atını ve oklarını hazırladı.
Belirtilen yöne doğru hızla yol almaya başladı. Süraka kısa bir müddet sonra
Peygamberimiz ve Hz. Ebû Bekir'e yetişti. Onlara "bugün seni benden kim
kurtarabilir" diye bağırdı. Peygamberimizin duasıyla Süraka'nın atının ön
ayakları kuma gömüldü. Böylece Allah bu kutsî Medine yolculuğunda Rasûlünü
yalnız bırakmamış ve onu tehlikelere karşı bir kez daha korumuştu.



Atının kuma gömülmesi sonucunda gerçeği
anlayan Süraka affını rica etti. Peygamberimiz de ona dua ederek affetti. Süraka
minnet altında kalmak istemiyordu. Peygamberimize ikramda bulunmak istiyordu.
Peygamberimiz de onun hiç bir ikramını kabul etmek istemedi. İkramının kabul
edilebilmesi için müslüman olmasının gerektiğini öğrendi ve müslüman oldu.



Kureyş'in vadettiği yüz deveye sahip olmak
isteyenlerden birisi de Büreyd idi. O da kendi kabilesinden yetmiş atlı ile yola
çıkmış, Peygamberimize yetişmişti. Ancak bütün gayretlerine rağmen muvaffak
olamamış sonuçta Büreyd'e İslâm tebliğ edildi. Büreyd ve yanındakiler müslüman
oldular. Büreyd, peygamberimizin Medine'ye bayraksız girmesinin uygun
olmayacağını düşünerek, başından sarığını çıkardı, mızrağının ucuna bağladı,
böylece Medine'ye kadar Peygamberimizin bayraktarlığını yapmış oldu.



Peygamberimizin Mekke'den çıktığını duyan
Medine'deki müslümanlar yolları gözlüyorlardı. Her gün güneşin doğumundan önce
Harra mevkiine çıkıyorlar, sıcak bastırıncaya kadar bekliyorlardı. Bir gün
Yahudi'nin birisi bir işiyle ilgili olarak yüksek bir kuleye çıkıp etrafı
gözetlemeye başlamıştı. Peygamberimizin ve arkadaşlarının gelmekte olduğunu
gördü. Kendisini tutamayarak heyecanla " ey Arap topluluğu! İşte nasibiniz,
devletliniz, beklediğiniz ulu kişiniz geliyor" diyerek Rasûlullah'ın geldiğini
onlara haber verdi.



Medineliler yollara dökülüp Peygamberimizi
karşıladılar. Peygamberimiz burada bir müddet kaldı ve Kuba Mescidi'ni inşa
ettirdi. Hz. Ali de Kuba'da Rasûlulah'a yetişti.



Süheyb b. Sinan da hicret etmek için yola
çıkmıştı. Kureyşliler onun yolunu çevirdiler, göndermek istemediler. Süheyb,
biriktirdiği bütün serveti Kureyşlilere bırakmak şartıyla yoluna devam etti.



Peygamberimiz bir kaç gün sonra Medine'ye
hareket etti. Hareketinden önce Neccâroğullarına kendisini Medine'ye götürmeleri
için haber gönderdiği de rivayet edilmektedir. Abdulmuttalib'in annesi
Neccaroğullarının kızıydı. Dolayısıyla Neccaroğulları Abdulmuttalib'in dayıları
oluyordu.



Neccaroğulları Peygamberimizi Medine'ye
götürdüler. Halk Peygamberimizi ağırlamak için can atıyordu. Allah Rasûlü hiç
kimseyi kırmak istemiyordu. " Devenin yolunu açınız. Nereye çökeceği ona
buyrulmuştur" diyordu. Deve boş bir araziye çöktü. Peygamberimiz bu araziye
akrabalarından kimin evinin yakın olduğunu sordu. Böylece Neccaroğularından Ebu
Eyyûb El-Ensâri'nin evine misafir oldu.



Hz. Peygamber (s.a.s)'in Medine'ye gelişi
Medineli mü'minleri büyük bir sevince boğdu.
ebu_hureyre
ebu_hureyre
Admin

Mesaj Sayısı : 70
Kayıt tarihi : 28/12/08

http://ehlisunnetakidesi.yetkinforum.com

Sayfa başına dön Aşağa gitmek

Sayfa başına dön

- Similar topics

 
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz