Ehli Sunnet Akidesi
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

İMAM AHMED B. HANBEL'İN İTİKADÎ GÖRÜŞLERİ (V. 241 H.) 2

2 posters

Aşağa gitmek

İMAM AHMED B. HANBEL'İN İTİKADÎ GÖRÜŞLERİ (V. 241 H.) 2 Empty İMAM AHMED B. HANBEL'İN İTİKADÎ GÖRÜŞLERİ (V. 241 H.) 2

Mesaj  ebu_hureyre Ptsi Ara. 29, 2008 5:11 pm

"Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem hayattayken ve ashabı henüz çoğunlukla yaşıyorken bizler önce Ebu Bekir'i, sonra Ömer'i, sonra Osman'ı sayar, sonra da susardık."

Şûra ashabından sonra muhacirlerden olup Bedir'e katılanlar, sonra ensardan olup Bedir'e katılanlar, sonra da hicret ve önceliklerine göre Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem'in ashabından önceliği olanlar(ı faziletli kabul ederiz.)

Bunlardan yani Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem'in ashabından sonra insanların en faziletlileri aralarında Peygamber olarak gönderildiği nesildir.

Kimisi onunla bir sene, kimisi bir ay, bir gün yahut bir an sohbet etmiş yahut onu sadece görmüştür. Hepsi de onun ashabındandır. Bunların her birisinin onunla arkadaşlık süresi kadar sahabilikten payı vardır ve onunla birlikte bir geçmişi, bir önceliği vardır. Ondan bir şeyler işitmiş ve ona bir defa olsun bakmıştır.

Sahabiliği en alt mertebede olan kimse onu hiç görmemiş olan bütün nesilden daha faziletlidir. İsterse bunlar her türlü ameli işlemiş olarak Allah'ın huzuruna varmış olsunlar.

Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem ile sohbeti bulunup onu gören, ondan bir şeyler işitenler, gözleriyle onu görüp ona iman edenler -bir an dahi olsa- ashabdan olması sebebiyle bütün tabiinden daha faziletlidir. İsterse bütün hayır amellerini işlemiş olsunlar.

İmamlara, iyi ya da günahkar olsun mü'minlerin emirine ve halifelik görevine gelip de insanların etrafında toplanıp halifeliğine razı oldukları kimselere itaat ve (onları) dinlemek gerekir.

Kılıcıyla onlara galebe çalıp nihayet halife olan ve mü'minlerin emiri diye adlandırılan kimseye de (dinleyip, itaat etmen gerekir.)

İyi ya da günahkâr olsun bütün emirlerle gazaya çıkmak kıyamet gününe kadar geçerli bir şeydir, terkedilmez.

Fey'in paylaştırılması ile hadlerin uygulanması imamların yetkisindedir. Bu böylece uygulanır, herhangi bir kimsenin bu hususta onlara dil uzatması ya da onlarla çekişmeye kalkışması hakkı yoktur.

Onlara zekâtları vermek caizdir ve geçerlidir. Zekâtını onlara veren bir kimsenin zekâtı -yöneticiler iyi ya da günahkâr olsunlar- yerini bulur.

Yöneticilerin ve onların görevlendirdiklerinin arkasında cuma namazı kılmak caizdir, eksiksizdir ve iki rekat olarak kılınır. Kim bu iki rekatı iade edecek olursa bid'atçi bir kimsedir. Bu husustaki rivayetleri terketmiş, sünnete muhalefet etmiş olur. İyileriyle, kötüleriyle imamlar (İslam devletinin yöneticileri) arkasında namaz kılmayı uygun görmeyen kimse, cumanın faziletinden hiçbir şey elde edemez. Sünnet bu namazın onlarla birlikte iki rekat olarak kılınmasıdır. Bu iki rekatı iade eden kimse bid'atçidir. İki rekat kılınması halinde onun tam olduğuna dinen inanmak gerekir ve bu konuda kalbinde herhangi bir şüphe bulunmamalıdır.

İnsanların ister gönül hoşluğuyla, ister galip geldiği için halifeliğini kabul edip etrafında toplanmış oldukları müslümanların imamına karşı çıkan bir kimse müslümanların birliğini parçalamış ve Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem'den gelen rivayetlere muhalefet etmiş olur. Eğer bu ayaklanan kimse ölecek olursa cahiliye ölümüyle ölür. Sultan ile savaşmak helal olmadığı gibi, herhangi bir kimsenin ona karşı çıkması da helal değildir. Kim böyle yaparsa o sünnetin ve doğru yolun dışında bid'atçi bir kimse olur.

Hırsızlarla ve huruç edenlerle (İslam'ın meşru devlet otoritesine karşı çıkanlarla) savaşmak, -kişinin canına ve malına saldıracak olurlarsa- caizdir. Böyle bir kimse kendi canını ve malını korumak için savaşabilir ve gücü yettiği her bir şeyle bunları savunabilir.

Bu hırsız ve ayaklananlar o kimseden ayrılıp yahut onu terk edecek olurlarsa onların peşine gidemez. Onların izlerini takip edemez. Bunu ancak imam yahutta müslümanların yöneticileri yapabilir. Kişinin sadece bulunduğu yerde kendisini savunması ve bütün gayreti ile de kimseyi öldürmemeyi niyet etmesi gerekir. Eğer çarpışma esnasında kendisini savunurken saldırganı öldürecek olursa Allah o saldırganı uzaklaştırmış olur. Şayet kişi kendi canını ve malını savunur iken öldürülecek olursa hadislerde geldiği üzere şehid olacağını ümit ederim. Bu husustaki bütün rivayetler sadece onunla çarpışmayı emretmekte fakat onu öldürmeyi de, arkasından gitmeyi de emretmemektedir. Eğer yere düşmüş yahutta yaralanmış ise onun işini bitirmez. Onu esir olarak yakalayacak olursa yine onu öldüremez, ona had de uygulayamaz. Fakat onun durumunu Yüce Allah'ın yönetime getirdiği kimseye iletir, o da onun hakkında hüküm verir.

Kıble ehlinden herhangi bir kimsenin işlediği bir amel sebebiyle onun cennetlik ya da cehennemlik olduğuna şehadet etmez. Bununla birlikte salih kimsenin adına ümit besler ve onun için korkar fakat günahkar ve kötülük işleyen kimse için de korkar, bununla birlikte Allah'ın rahmetini de onun için ümit eder.

Bir kimse cehennemi gerektiren bir günahtan dolayı tevbe etmiş ve o günah üzerinde ısrar etmeksizin Allah'ın huzuruna çıkacak olursa şüphesiz Allah da onun tevbesini kabul eder. O kullarının tevbesini kabul edendir, günahları affedendir.

Bu günahından dolayı dünyada kendisine had uygulanmış olduğu halde Allah'ın huzuruna çıkan kimseye gelince, o had Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem'den nakledilen rivayette belirtildiği gibi, onun günahının keffareti olur.

Cezalandırılmayı gerektiren günahlardan tevbe etmeksizin o günahlar üzerinde ısrar ederek Allah'ın huzuruna giderse işi Allah'a kalır. Allah dilerse onu azablandırır. Dilerse ona mağfiret buyurur.

Kim de Allah'ın huzuruna kâfir olarak varırsa Allah onu azablandırır, ona mağfiret etmez.

Muhsan olduğu halde zina eden bir kimse zina ettiğini itiraf eder yahutta zina ettiğine dair delil ortaya konulursa recmedilmesi haktır. Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem recmettiği gibi raşid halifeler de recmetmişlerdir.

Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem'in ashabından herhangi bir kimsenin değerini küçük gören ya da yaptığı herhangi bir iş dolayısıyla ona buğzeden yahutta kötülüklerini diline dolayan bir kimse hepsine rahmet okumadıkça ve onlara karşı kalbindeki bütün kötü duygular gitmedikçe bid'atçi bir kimse olur.

Münafıklık küfrün kendisidir. Münafıklık bir kimsenin Allah'ı inkar etmesi ve ondan başkasına ibadet etmesi, bununla birlikte zahirde müslüman olduğunu göstermesidir. Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem'in dönemindeki münafıklar gibi.

Şu şekildeki hadislere gelince...

"Üç özellik kimde bulunursa o münafıktır."

(Buhârî, 33; Müslim, 59 "Münafıkın alameti üçtür..." lafzıyla. Kaydedilen lafzı da Ebu Ya'la, Müsned, 4098'de rivayet etmiştir. Diğer şahitleriyle birlikte hasen bir hadistir.)

Bu, vebalin ağırlığını anlatmak içindir.

Biz bu hadisleri geldikleri gibi rivayet eder ve bunları tefsir etmeyiz.

Yine Allah Rasûlü şöyle buyurmuştur:

"Sizler benden sonra birbirinizin boynunu vuran sapık kâfirler olarak gerisin geri dönmeyiniz."

(Buhârî, 121; Müslim, 65 ve başkaları)

"İki müslüman kılıçlarıyla karşı karşıya gelecek olurlarsa öldüren de, öldürülen de cehennemdedir."

(Buhârî, 31; Müslim, 2888 ve başkaları)

"Müslümana sövmek fasıklık, onunla çarpışmak küfürdür."

(Buhârî, 48; Müslim, 116 ve başkaları)

"Kim kardeşine: Ey kâfir diyecek olursa mutlaka ikisinden birisi bu söze layık olur."

(Buhârî, 6103;Müslim, 111 ve başkaları)

"Zayıf bir ihtimal ile dahi olsa bir nesebden uzak olduğunu belirtmek Allah'ı inkârdır."

(Hasen bir hadistir. Ahmed, II, 215; İbn Mace, 2744 ve başkaları rivayet etmiştir. Bk. Sahihu'l-Cami, 4485)

Bu ve benzeri sahih olarak nakledilip bellenmiş olan hadisleri (tefsirleri) bilinmese dahi teslimiyetle kabul ederiz. Onlar hakkında söz söylemeyiz, tartışmayız. Bu hadisler ancak geldikleri gibi tefsir edilirler ve bunları ancak yine bunlardaki hakka göre açıklarız.

Cennet ve cehennem -Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem'den gelen rivayetlerde de belirtildiği gibi- yaratılmışlardır:

"Cennete girdim, orada bir köşk gördüm, orada Kevseri gördüm."; (Buhârî, 5226; Müslim, 2394 ve başkaları) (Buhârî, 4964 ve başkaları)

"Cennete baktım, ora ahalisini şöyle şöyle gördüm. Cehenneme baktım, oranın ahalisini de şöyle şöyle gördüm" gibi. (Buhârî, 3241, 5198 ve başkaları)

Cennet ile cehennemin yaratılmamış olduğunu iddia eden bir kimse Kur'ân'ı ve Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem'in hadislerini yalanlamış olur. Böyle bir kimsenin cennete ve cehenneme iman etmiş olacağını da zannetmiyorum.

Kıble ehlinden olup muvahhid olarak ölen bir kimsenin cenaze namazı kılınır. -Onun için mağfiret dilenir ve namazı küçük ya da büyük olsun işlediği herhangi bir günah sebebiyle terkedilmez.- İşi de yüce Allah'a kalmıştır.
ebu_hureyre
ebu_hureyre
Admin

Mesaj Sayısı : 70
Kayıt tarihi : 28/12/08

http://ehlisunnetakidesi.yetkinforum.com

Sayfa başına dön Aşağa gitmek

İMAM AHMED B. HANBEL'İN İTİKADÎ GÖRÜŞLERİ (V. 241 H.) 2 Empty Geri: İMAM AHMED B. HANBEL'İN İTİKADÎ GÖRÜŞLERİ (V. 241 H.) 2

Mesaj  sevgidalı C.tesi Ocak 03, 2009 1:53 am

Allah razı olsun emeğine sağlık
sevgidalı
sevgidalı

Mesaj Sayısı : 61
Kayıt tarihi : 28/12/08
Yaş : 39

Sayfa başına dön Aşağa gitmek

Sayfa başına dön

- Similar topics

 
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz