Ehli Sunnet Akidesi
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

İmam Şafiî'nin Tevhide Dair Görüşleri

Aşağa gitmek

İmam Şafiî'nin Tevhide Dair Görüşleri Empty İmam Şafiî'nin Tevhide Dair Görüşleri

Mesaj  ebu_hureyre Ptsi Ara. 29, 2008 4:48 pm

1. Beyhaki, er-Rabî' b. Süleyman'dan, o da İmam Şafiî'den şöyle dediğini nakletmektedir:

"Kim Allah'a yahut onun isimlerinden birisine yemin eder de yeminini bozarsa keffarette bulunması gerekir. Kim, mesela Kabenin hakkı için, babamın hakkı için, şunun şunun hakkı için diye Allah'tan başkası adına yemin eder de yeminini bozarsa keffarette bulunması gerekmez. "Ömrüm hakkı için..." diye yemin etmesi de buna benzer. Böylesinin de keffarette bulunma sorumluluğu yoktur.

Allah'tan başkası adına yemin etmek ise mekruhtur ve Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem tarafından yasaklanmıştır:

"Muhakkak aziz ve celil olan Allah sizlere babalarınızın adına yemin etmeyi yasaklamıştır. Binaenaleyh kim yemin edecek olursa ya Allah adına yemin etsin yahut sussun."

(Buhârî, el-Eyman ve'n-Nuzur, Babu la Tahlifû bi Âbâikum, XI, 530; Müslim, el-Eyman, Babu'n-Nefyi ani'l-Halfi bi gayrillah, III, 1266, h. 1646)

(Menâkıbu'ş-Şafiî, I, 405)

Şafiî buna gerekçe olarak Allah'ın isimlerinin mahluk (yaratılmış) olmadığını göstermiştir. Bu sebeble Allah adına yemin eden ve yeminini bozan bir kimsenin keffarette bulunması gerekir.

(İbn Ebi Hatim, Âdâbu'ş-Şafiî, s. 193; Ebu Nuaym, Hilye, IX, 112-113; Beyhaki, es-Sunenu'l-Kübra, X, 28; el-Esma ve's-Sıfat, s. 255-256. Beğavi, Şerhu's-Sünne, I, 188; Ayrıca bk. el-Uluvv, s. 121, Muhtasarı, s. 77)

2. İbnu'l-Kayyım, İctimâu'l-Cuyuşi'l-lslamiyye adlı eserinde Şafiî'den şöyle dediğini zikretmektedir:

"Benim izlediğim sünnet ile arkadaşlarım olan hadis ehlinden görüp Sufyan, Malik ve benzeri kendilerinden ilim öğrendiğim kimselerin izledikleri sünnet;

Allah'tan başka ibadete layık hiçbir ilahın olmadığına, Muhammed'in Allah'ın Rasûlü olduğuna şehadeti ikrar etmek,

Allah'ın, gökte ve Arşı üzerinde olduğuna ve dilediği şekilde yarattıklarına yaklaştığına, Yüce Allah'ın dünya göğüne dilediği şekilde indiğine inanmaktır."

(İctimau'l-Cuyuşi'l-İslamiyye, s. 165; İsbatu Sıfati'l-Uluvv, s. 124; Ayrıca bk. Mecmuu'I-Fetava, IV, 181-183; Zehebi, el-Uluvv, s. 120; Elbani, Muhtasa-ru'l-Uluvv, s. 176)

3. Zehebî, Muzeni'den şöyle dediğini rivayet etmektedir:

"Kendi kendime dedim ki:

Tevhid ile ilgili içimden geçenleri ortaya çıkartıp hatırıma gelenleri çözebilecek birisi varsa o da Şafiî'dir. Bunun için o Mısır mescidinde iken yanına gittim. Önünde oturdum ve dedim ki:

Kalbime tevhide dair bir mesele geldi. Senin bildiğini kimsenin bilmediğini biliyorum. Bakalım sendeki bilgi nedir? Bunun üzerine kızdı sonra şöyle dedi:

Sen nerede olduğunu biliyor musun?

Ben: Evet dedim.

Burası Allah'ın Firavun'u suda boğduğu yerdir, dedi. Sana Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem'in bu hususa dair soru sorduğu hakkında sana bir bilgi ulaştı mı?

Ben: Hayır, dedim. Bu sefer:

Peki bu hususta sahabi bir şeyler söyledi mi? diye sordu.

Ben: Hayır, dedim. Semada kaç tane yıldız olduğunu biliyor musun? diye sordu.

Ben: Hayır, dedim. Peki bu semadaki gezegenlerden birisinin olsun türünü, ne zaman doğduğunu, ne zaman battığını, neden yaratıldığını biliyor musun?

Ben yine: Hayır, dedim. Bu sefer şunları söyledi:

Gözlerinle gördüğün bir yaratığı bilmiyor, tanımıyorsun. Sen onu yaratanın bilgisi hakkında mı konuşmaya kalkışıyorsun.

Sonra bana abdeste dair bir soru sordu. Ben onu yanlış cevaplandırdım. O hususu bana dört türlü açıkladı, fakat benim cevabım bunlardan birisine bile uygun değildi, Bunun üzerine şunları söyledi:

Günde beş defa ihtiyaç duyduğun bir şeye dair bilgi edinmeyi bırakıyorsun da bu hususta kalbinden geçen yaratıcının ilmi hakkında bilgi sahibi olmaya kalkışıyorsun. Bunun için sen Yüce Allah'ın:

"İlâhınız tek bir ilâhtır. Ondan başka hiçbir ilâh yoktur. O rahmandır, rahîmdir. Muhakkak göklerin ve yerin yaratılışında..." (Bakara, 2/163-164) buyruğuna başvur, yaratılmışı yaratıcıya delil olarak gör ve aklının ulaşamayacağı bir şeyi bilmek için kendini zorlamaya kalkışma." (Siyer u A'lâmi'n-Nubelâ, X, 31)

4. İbn Abdi'l-Berr, Yunus b. Abdi'l-A'lâ dan dedi ki:

Şafiî'yi şöyle derken dinledim:

"Sen bir kimsenin isim müsemmadan farklıdır; yahutta şey şeyden farklıdır dediğini duyarsan onun zındık olduğuna şahitlik edebilirsin." (el-intika, s. 79; Mecmuu'l-Fetava, VI, 187)

(Yunus b. Abdi'l-A'lâ b. Meysere es-Sadafî el-Mısrî (düzeltme Şezerât, 1, 149'dan, -Çeviren-) İbn Hacer hakkında şunları söylemektedir: "Sika bir ravidir. Onuncu tabakanın küçüklerindendir. 264 h. yılında vefat etmiştir." (Takribu't-Tehzib, II, 385); Ayrıca bk. Şezerâtu'z-Zeheb, II, 149; İbn Hidayetillah, Tabakâtu'ş-Safiîyye, s. 28)

5. Şafiî "er-Risale" adlı eserinde şunları söylemektedir:

"Zatını nitelendirdiği gibi ve fakat mahlukatının kendisini nitelendirmelerinin çok üstünde olan... Allah'a hamdolsun." (er-Risale, s.7-Cool

6. Zehebî, es-Siyer (Sireyru A'lâmi'n-Nubelâ) adlı eserde Şafiî'den şöyle dediğini nakletmektedir:

"Kur'ân'ın söz konusu ettiği ve sünnette varid olmuş bu sıfatları kabul ederiz ve aynı zamanda kendi zatı hakkında teşbihin (yaratılmışlara benzemenin) söz konusu olmadığını belirttiği gibi biz de teşbihi kabul etmeyiz. Çünkü o:

"Onun benzeri hiçbir şey yoktur." (Şura, 42/11) diye buyurmaktadır." (Siyer, XX, 341)

7. İbn Abdi'l-Berr, er-Rabi b. Süleyman'dan şöyle dediğini nakletmektedir:

Ben Şafiî'yi yüce Allah'ın:

"Hayır muhakkak ki onlar o günde Rablerinden elbette perdelenmiş olacaklardır." (Mutaffifin, 83/15) buyruğu hakkında şunları söylerken dinledim:

Bu buyrukla bizlere, kendilerine karşı perdelenmeyeceği, ona bakacak ve onu görmekte herhangi bir zorlukla karşılaşmayacak bir topluluk olacağını bildirmiş olmaktadır." (el-İntika, s. 79)

8. el-Lalekâî, er-Rabi b. Süleyman'dan şöyle dediğini nakletmektedir:

Ben Muhammed b. İdris eş-Şafiî'nin huzurunda idim. Ona (Mısır'ın) Said bölgesinden:

"Hayır, muhakkak ki onlar o günde Rablerinden elbette perdelenmiş olacaklardır." (Mutaffifin, 83/15) buyruğu hakkında ne dersin, diye bir yazı bulunan bir mektup geldi. Şafiî şöyle dedi:

"Kendilerine gazab edildiğinden ötürü bunlar perdelenmiş olacaklarına göre; bu onun razı olacağı kimselerin kendisini göreceklerine delil olur."

er-Rabi dedi ki:

Ben ona: Ey Ebu Abdullah sen bu kanaatte misin? diye sordum.

O: "Evet, dedi ve ben bu kanaatimi Allah'a bağlılığımın ifadesi olan dinimin bir gereği olarak görüyorum." (Şerhu Usûli İtikadi Ehli's-Sunneti ve'l-Cemaa, II, 506)

9. İbn Abdi'l-Berr, el-Carudi'den den şöyle dediğini nakletmektedir:

"Şafiî'nin huzurunda bulunan İbrahim b. İsmail b. Uleyye'yi kastederek dedi ki:

Ben her hususta ona muhalifim. Hatta "lâ ilâhe illallah" sözünde bile. Ben onun dediği gibi demiyorum.

Ben Mûsâ ile perde arkasından özel bir surette konuşan Allah'tan başka ibadete layık hiçbir ilah yoktur diyorum.

O ise perde arkasından Musa'ya yarattığı bir kelâmı işittiren Allah'tan başka ibadete layık hiçbir ilah yoktur diyor."

(el-İntika, s. 79; Bu olayı Hafız Beyhaki'nin Menakibu'ş-Şafiî adlı eserinden naklederek zikretmiş bulunmaktadır. Lisanu'l-Mizan, I, 35)

(el-Carudi; Muhtemelen bu Musa b. Ebu'l-Carud'dur.

Nevevi onun hakkında şunları söylemektedir: "Bu Şafiî'nin arkadaşlarından ve ondan ilim belleyip, ondan rivayet nakledenlerden birisidir."

İbn Hibetullah da şöyle demektedir: "Bu şahıs Mekke'de Şafiî mezhebine uygun fetva verirdi. Hangi tarihte vefat ettiği bilinmemektedir." (Tehzibu'l-Esma ve'l-Lugat, II, 120; ibn Hidayetullah Tabakatu'ş-Şafiî, s. 29)

(İbrahim b. ismail b. Uleyye hakkında Zehebî şunları söylemektedir:

"Cehmiyyeye mensub helak olmuş birisidir. Tartışır ve Kur'ân'ın mahluk olduğunu söylerdi. 218 h. yılında vefat etmiştir." (Mizanu'l-İ'tidal, I, 20; Ayrıca bk. Lisanu'l-Mizan, I, 34-35)

10. Lalekâi, er-Rabi b. Süleyman'dan Şafiî'nin şöyle dediğini nakletmektedir:

"Kim Kur'ân mahluktur derse o kâfirdir." (Şerhu Usûli İtikadi Ehli's-Sunneti ve'l-Cemaa, II, 252)

11. Beyhaki, Ebu Muhammed ez-Zübeyrî'den şöyle dediğini rivayet etmektedir:

"Bir adam Şafiî'ye dedi ki:

Bana Kur'ân'a dair haber ver. O yaratıcı mıdır?

Şafiî: Kesinlikle hayır, dedi.

Adam: Peki yaratılmış mıdır? diye sordu.

Şafiî: Kesinlikle hayır, dedi.

Adam: O yaratılmamış mıdır öyle mi? diye sordu.

Şafiî: Kesinlikle evet dedi.

Adam: Peki onun yaratılmamış olduğunun delili nedir diye sordu.

Şafiî başını kaldırarak dedi ki:

Sen Kur'ân'ın Allah'ın kelâmı olduğunu kabul ediyor musun?

Adam: Evet dedi.

Şafiî şu cevabı verdi:

Bu husus senden daha önce de dile getirilmiştir. (Çünkü) Yüce Allah şöyle buyurmaktadır:

"Eğer müşriklerden biri senden eman dilerse ona eman ver, ta ki Allah'ın kelâmını dinlesin." (Tevbe, 9/6);

"Allah Musa ile özel bir şekilde konuştu." (Nisa, 4/164)

Şafiî (devamla) dedi ki:

Sen Allah'ın ezelden beri var olduğunu ve kelâmının da aynı şekilde olduğunu kabul ediyor musun yoksa Allah ezelden beri vardı fakat kelâmı yoktu mu dersin?

Adam: Hayır Allah da vardı, kelâmı da vardı dedi.

(Ebu Muhammed) dedi ki: Bunun üzerine Şafiî gülümsedi ve şöyle dedi:

Ey Kûfeliler, sizler gerçekten çok büyük bir söz söylüyorsunuz. Çünkü Allah'ın her şeyden önce var olduğunu, kelâmının da onunla var olduğunu kabul ettiğinize göre kelâm Allah'ın kendisidir yahut Allah'tan ayrıdır ya da o Allah'tan başkadır yahut ondan farklıdır sözlerini nereden çıkartıyorsunuz?

(Ebu Muhammed) dedi ki: Adam sustu ve çıkıp gitti." (Menakibu'ş-Şafiî, I, 407-408)
ebu_hureyre
ebu_hureyre
Admin

Mesaj Sayısı : 70
Kayıt tarihi : 28/12/08

http://ehlisunnetakidesi.yetkinforum.com

Sayfa başına dön Aşağa gitmek

Sayfa başına dön

- Similar topics

 
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz