Ehli Sunnet Akidesi
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

İmam Ebû Hanîfe'nin Tevhide Dair Görüşleri

Aşağa gitmek

İmam Ebû Hanîfe'nin Tevhide Dair Görüşleri Empty İmam Ebû Hanîfe'nin Tevhide Dair Görüşleri

Mesaj  ebu_hureyre Ptsi Ara. 29, 2008 1:05 am

1. Yüce Allah'ın Tevhidi, Şer'î Tevessül ve Bid'at Tevessül


1. Ebû Hanîfe dedi ki:

"Bir kimsenin Yüce Allah'a ancak onu vesile kılarak ve ancak Yüce Allah'ın şu buyruğundan anlaşıldığı üzere emrolunmuş ve izin verilmiş surette dua etmesi gerekir:

"En güzel isimler Allah'ındır. O halde O'na bunlarla dua edin. Onun isimlerinde eğriliğe sapanları terkedin. Onlar yapmakta olduklarının cezasını çekecektir." (el-A'raf, 7/180) (ed-Durru'l-Muhtar maa Haşiyeti Reddi'I-Muhtar (VI, 396-397)

2. Ebû Hanîfe dedi ki:

"Dua eden kimsenin filânın hakkı için yahut peygamberlerinin ve rasûllerinin hakkı için Beyt-i Haram'ın ve Meş'ar-i Haram'ın hakkı için senden dilekte bulunuyorum demesi mekruhtur." (Şerhu'l-Akîdeti't-Tahâviyye, s. 234; İthafu's-Saâdeti'l-Muttakîn, II, 285; Aliyyu'l-Kârî, Şerhû'l-Fıkhi'l Ekber, s. 198)

3. Ebû Hanîfe dedi ki:

"Herhangi bir kimsenin Allah'a ancak onu vesile ederek dua etmesi gerekir. Bir kimsenin senin Arşının izzet noktaları hakkı için yahutta mahlukatının hakkı için demesini mekruh görüyorum." (et-Tevessulu ve'l-Vesile, s. 82; Ayrıca bk. Şerhu'l-Fıkhi'l-Ekber, s. 198)

(İmam Ebû Hanîfe ile Muhammed b. el-Hasen dua eden bir kimsenin:

"Allah'ım senin Arşının izzet noktaları hakkı için senden diliyorum" demesini mekruh görmüşlerdir. Çünkü böyle bir duaya izin verildiğine dair bir nass bulunmamaktadır. Ebû Yûsuf ise sünnette bu konuda bir nassa vâkıf olduğundan ötürü böyle bir duaya cevaz vermektedir. Vâkıf olduğu bu nassa göre Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem şu duayı yaparmış:

"Allah'ım senden Arşının izzet noktalan ve kitabının rahmetinin son sınırlan hakkı için... diliyorum"... el-Binaye, IX, 382'de ve Nasbu'r-Raye, IV, 272'de belirtildiği gibi Beyhaki, Kitabu'd-Daavat el-Kebire'de rivayet etmiştir. Ancak bu hadisin senedinde tenkid edilmiş üç nokta vardır:

1. Davud b. Ebî Asım'ın İbn Mes'ud'dan hadis dinlememiş olduğu,

2. Abdu'l-Melik b. Cureyc hem tedlis yapan, hem mürsel rivayetler nakleden birisidir.

3. Ömer b. Harun yalancılıkla itham edilmiş birisidir. Bundan dolayı İbnu'l-Cevzî, el-Binaye, IX, 382'de belirtildiği üzere: "Bu hadis hiç şüphesiz uydurmadır, senedi de gördüğün gibi boştur" demiştir. Bk. Tehzibu't-Tehzib, III, 189, VI, 405, VII, 501 Takribu't-Tehzib, I, 520)

2. Yüce Allah'ın Sıfatları ve Cehmiye'ye Cevab


4. Ebû Hanîfe dedi ki:

"Yüce Allah yaratılmışların sıfatları ile nitelendirilemez. Onun gazabı ve rızası kendisine ait ve nasıllığı tarafımızdan bilinemeyen iki sıfattır. Ehl-i sünnet ve'l-cemaatin görüşü budur. O gazab da eder, razı da olur. Onun gazabı cezalandırması, rızası da sevap ve mükafatıdır denilemez. Biz onu kendi zatını nitelendirdiği gibi nitelendiririz. O Ehaddir (bir ve tektir), Sameddir (kimseye muhtaç olmayandır), doğurmamıştır, doğmamıştır ve onun eşi benzeri hiç kimse yoktur, o hayydır, kadîrdir, semîdir, basîrdir, alîmdir. Allah'ın eli onların eli üstündedir, fakat onun eli yarattıklarının eli gibi değildir, yüzü de yarattıklarının yüzü gibi değildir." (el-Fıkhu'l-Ebsat, s. 56)

5. Ebû Hanîfe dedi ki:

"Yüce Allah'ın Kur'ân-ı Kerim'de de belirttiği gibi eli, yüzü ve nefsi vardır. Yüce Allah'ın Kur'ân-ı Kerim'de söz konusu ettiği yüz, el ve nefis ona ait nasıllığı bizce bilinemeyen sıfatlardır. Onun eli, kudreti ya da nimetidir denilmez. Çünkü o takdirde bu sıfatın iptali söz konusudur. Bu ise (sıfatların iptali) kaderiyyecilerin ve mutezile mensuplarının görüşüdür." (el-Fıkhu'l-Ekber, s. 302)

6. Ebû Hanîfe dedi ki:

"Herhangi bir kimsenin Allah'ın zatı hakkında (kendiliğinden) bir şeyler söylememesi gerekir. Aksine o Allah'ı kendi zatını nitelendirdiği vasıflarla vasfeder. Kendi görüşünden hareketle onun hakkında hiçbir şey söylemez. Âlemlerin Rabbi olan Allah bundan pek yücedir, pek mübarektir." (Şerhu'l-Akideti't-Tahaviye, II, 427, Tahkik: Dr. et-Türki; Celâu'l-Ayneyn, s. 368)

7. Yüce Allah'ın "inmesi" hakkında kendisine soru sorulunca:

"O nasıllığı bizce bilinmeyen bir şekilde" diye cevap vermiştir.

(Akidetu's-Selef Eshabu'l-Hadis, s. 42, Daru's-Selefiye baskısı; Beyhaki, el-Esmau ve's-Sıfat, s. 456 -Bu rivayet hakkında el-Kevseri herhangi bir şey söylememiştir.-; Şerhu'l-Akideti't-Tahaviyye, s. 245, Tahric: el-Elbânî; el-Kari, Şerhu'l-Fıkhi'l-Ekber, s. 60)

(Sahabeden bir topluluk tarafından sahih senedler ile rivayet edilmiş ve mutevatir derecesine yükselmiş hadiste şöyle buyurulmaktadır:

"Yüce Allah her gecenin son üçte biri kalınca dünya göğüne iner..."

İmam Ebû Hanîfe'ye Yüce Allah'ın bu "inişi" hakkında sorulmuştur.)

8. Ebû Hanîfe dedi ki:

"Yüce Allah'a (eller) yukarı doğru (kaldırılarak) dua edilir. Aşağıdan dua edilmez. Çünkü aşağıda olmanın rububiyyet ve uluhiyyetin herhangi bir niteliği ile hiçbir ilgisi yoktur." (el-Fıkhu'l-Ebsat, s. 51)

9. Yine Ebu Hanife dedi ki:

"O gazab da eder, razı da olur. Onun gazabı cezalandırması, rızası da mükâfatlandırmasıdır denilemez." (el-Fıkhu'l-Ebsat, s. 56, Kitabın muhakkiki el-Kevseri bu söz hakkında herhangi bir şey dememiştir.)

10. Ebû Hanife dedi ki:

"O mahlukatından hiçbir şeye benzemediği gibi mahlukatından hiçbir şey de ona benzemez. O ezelden beri isim ve sıfatlarına sahip olduğu gibi ebediyyen de böyledir." (el-Fıkhu'l-Ekber, s. 301)

11. Dedi ki:

"Onun sıfatları yaratılmışların sıfatlarına benzemez. O bilir fakat onun bilmesi bizim bilmemiz gibi değildir. O muktedirdir fakat bizim kudretimiz gibi değil. O görür fakat bizim görmemiz gibi değil. O işitir fakat bizim işitmemiz gibi değil. O konuşur fakat bizim konuşmamız gibi değil." (el-Fıkhu'l-Ekber, s. 302 )

12. Dedi ki:

"Yüce Allah asla yaratılmışların nitelikleriyle nitelendirilmez." (el-Fıkhu'l-Ebsat, s. 56)

13. Dedi ki:

"Allah'ı insanlara ait herhangi bir özellikle nitelendiren bir kimse kâfir olur." (el-Akidetu't-Tahaviyye, Talik: el-Elbânî, s. 25)

14. Dedi ki:

"Sıfatları zati ve fiili sıfatlar (olmak üzere iki türlü)'dır.

Zatî sıfatlar hayat, kudret, ilim, kelâm, semi', basar ve iradedir.

Fiilî sıfatlar ise yaratmak, rızıklandırmak, var etmek (inşâ), ibda (yoktan ve benzersiz modelsiz yaratmak), sun' ve buna benzer fiilî sıfatları vardır. O bütün isim ve sıfatlarına ezelden beri sahiptir ve ebediyyen böyle kalacaktır." (el-Fıkhu'i-Ekber, s. 301)

15. Dedi ki:

"O fiiliyle ezelden beri faildir. Fiil onun ezelden beri bir sıfatıdır. Fail Yüce Allah'ın kendisidir. Fiil ezelden beri o'nun sıfatıdır. Mef'ul (fiilden etkilenerek var olan) ise mahluktur. Yüce Allah'ın fiili ise mahluk değildir." (el-Fıkhu'l-Ekber, s. 301)

16. Dedi ki:

"Ben Rabbimin gökte mi yoksa yerde mi olduğunu bilemiyorum diyen bir kimse kâfir olur. Aynı şekilde o Arşın üzerindedir amma Arş gökte midir yoksa yerde midir bilemiyorum diyen kimse de böyledir."

(el-Fıkhu'l-Ebsat, s. 46 Buna benzer ifadeleri Şeyhu'l-İslam İbn Teymiye, Mecmûu'l-Fetâvâ (V, 48)da, İbnu'l-Kayyim, İctimau'l-Cuyuşi'l-İslâmiyye (s. 139)da Zehebî, el-Uluvv (s. 101-102)de, İbn Kudame, el-Uluvv (s. 116)de, İbn Ebi'l-lzz, Şerhu't-Tahâviyye, (s. 301 )de nakletmişlerdir.)

17. Kendisine: İbadet ettiğin ilahın nerededir? diye soran kadına da şu cevabı vermiştir:

"Şüphesiz Yüce Allah yerde değil, göktedir. Bir adam kendisine:

Yüce Allah'ın:

"Ve o sizinle beraberdir." (Hadid, 57/4) buyruğu hakkında ne dersin deyince ona şu cevabı vermiştir:

Bu senin yanında olmadığın kimseye:

Ben seninle beraberim diye bir mektub yazmana benzer." (el-Esmau ve's-Sıfat, s. 429)

18. Yine şöyle demiştir:

"Allah'ın eli onların ellerinin üzerindedir fakat onun eli mahlukatının eli gibi değildir." (el-Fıkhu'l-Ebsat, s. 56)

19. Yine dedi ki:

"Şüphesiz Yüce Allah yerde değil, göktedir. Bir adam kendisine:

Peki Yüce Allah'ın:

"Ve o sizinle beraberdir." (Hadid, 57/4) buyruğu hakkında ne dersin? deyince şu cevabı verdi:

"Bu senin yanında bulunmadığın bir kimseye:

Ben seninle beraberim diye mektup yazmana benzer." (el-Esmau ve's-Sıfat, II, 170)

20. Yine dedi ki:

"O henüz Mûsâ aleyhisselâm ile konuşmadan önce de (ezelden) mütekellim idi." (el-Fıkhu'l-Ekber, s. 302)

21. Yine dedi ki:

"O kendine has kelâmıyla mütekellimdir. Kelâm onun ezelden beri bir sıfatıdır." (el-Fıkhu'l-Ekber, s. 301)

22. Dedi ki:

"O konuşur fakat bizim konuşmamız gibi değil." (el-Fıkhu'l-Ekber, s. 302)

23. Dedi ki:

"Mûsâ aleyhisselâm Yüce Allah'ın kelâmını işitti. Nitekim Yüce Allah şöyle buyurmaktadır:

"Allah Mûsâ ile özel bir şekilde konuştu." (Nisa, 4/164)

Yüce Allah henüz Mûsâ aleyhisselâm ile konuşmadan önce de (ezelden) mütekellim idi." (el-Fıkhu'l-Ekber, s. 302)

24. Dedi ki:

"Kur'ân Allah'ın kelâmıdır. Mushaflarda yazılıdır, kalblerde ezberlenip bellenmiştir. Dillerde okunur, Peygamber sallallahu aleyhi ve selleme indirilmiştir." (el-Fıkhu'l-Ekber, s. 301)

25. Yine dedi ki:

"Kur'ân yaratılmış (mahluk) değildir." (el-Fıkhu'l-Ekber, s. 301)
ebu_hureyre
ebu_hureyre
Admin

Mesaj Sayısı : 70
Kayıt tarihi : 28/12/08

http://ehlisunnetakidesi.yetkinforum.com

Sayfa başına dön Aşağa gitmek

Sayfa başına dön

- Similar topics

 
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz